31 Temmuz 2015 Cuma

allegim & bır mot bolup...

Kendini beğenmiş, müşkülpesent, isteksiz tavırlar içinde bulunan kimseler için kullanılan sıfattır.

Tam kelime anlamından emin değilim ama bir başkası hakkında konuşulurken "bır allegim bolgan!" şeklinde konuşulması iyi bir şey değildi sanırım.

Resimde gördüğünüz sarman kedinin aynadaki hali bu durumu yeterince açıklıyordur heralde.

Bir de allegimin çağrıştırdığı "mot" kavramı var. muhtemelen "moda" anlamında kullanılmakla birlikte, "bır mot bolup.." la başladığında eleştirel bir anlam kazanmaktadır ve sanırım "kendince havalara girme"yi anlatmaktadır.

Bizim oralarda hal ve davranışlara dikkat etmek gerekir vesselam. hemen bir yafta yapıştırılıp adınızın önüne olmadık bir lakap takılması mümkündür.

palaşur / palaşor

Bu müstesna sözcüğümüz Filiz Takmaz hanımefendiden. Paylaşımlarınızı bekliyoruz.

Dağınık, düzensiz kişiler için söylenir. Bizim oralarda kılık kıyafete özen gösterilmediği durumlarda "bek palaşur cüre" gibi hafif yargılama cümlesine maruz kalınması mümkündür.

Bu noktadan hareketle, bizim oraların giyim kuşam karakteristiklerine bir göz atalım. ( tabii 80 ler için yazacağım, artık herşey herkeste var)

Gündelik kıyafet "kartlar için" takım elbisedir, yazın çatlayan sıcağında dahi dedemin ceketle dolaştığını bilirim, yazın fötr kışın kasket de o kıyafetin tamamlayıcısıydı. "aktif çalışma hayatı" içindekiler genellikle "kot" pantalonu tercih ederdi tabii. kumaş pantalon/açık renk "kolekse" kombinasyonu düğün bayram zamanlarının kıyafetiydi, hala da öyledir. bir de damatlık zamanlarında çeyiz bohçasına konulan robdöşambr lar var ki ben henüz onu kullanan birisine denk gelmedim. (O kıyafetin en çok yakıştığı Hulusi Kentmen'dir ve hep öyle kalacaktır)

Kolekse bizim oralarda gömleğin adıdır.

Kadın giyimine gelince: "pasma" uzun şalvarlar, üzerinde genellikle yelek, başta başörtüsü/ marama gündelik kadın giyimidir. düğün dernek zamanlarında o kıyafetler çıkarılır, etek-triko-yelek kombinasyonu yapılır; ne kadar altın takı varsa üzerine takılır ve iki dirhem bir çekirdek sosyalleşmeye gidilirdi.

Bizim oraların giyimine dair hatırladıklarım bunlar. pantalon içine sokulan "şetland" kazaklar, vatkalı ceketler, karlanmış şalvar kotlar, beyaz çoraplar da unutmak istediğim detaylar tabii.

Avzu kıyışmak

Uzun süre sigara içememenin ve canının acayip çekmesinin Tatarca versiyonudur. "Uzun süre" elbette görecelidir; kişinin tiryakilik durumuna göre değişmektedir.

Bu enteresan deyimimiz içki içmek için de kullanılamkla birlikte esas olarak sigaraya duyulan özlemin dilbilgisi halidir. Engeller aşılıp yakma aşaması "sigara cakma" olarak bilinse de benim çok uzun seneler sonra duyduğum "papurleme" de kullanılmaktadır.

çok sık sigara içen kimseler için "tırkiy" gibi, tiryakilikten türeme bir tanımlama kullanılır.

Bunları yazınca aklıma bir zamanların efsanevi çorapta sigara taşıma ritüeli geldi ki bir kötü oldum, içmeyiniz; içecekseniz de sakın çorapta paket taşımayınız.

Hadi sigaradan başladık, eski sigaraları bir hatırlayalım. Maltepe/Samsun/Bafra/Tokat/ Bitlis / tabii ki Silahlı Kuvvetler / meltem / Birinci & İkinci / Sipahi ? / Yenice / Gelincik / gençlik zamanlarımın Tekel 2000 efsanesi vd....

ozgarmak

En kısa ve net tanımı "uğurlamak" tır. Eve gelen misafiri kapıya kadar geçirmek te, zamanının Mavi tren ya da Boğaziçi Expresi gibi nostaljik trenlerine binen bizim gibi "gurbetçiler"i göndermek te aynı kelimeyle ifade edilir.

Şimdiki gibi Hızlı tren, hızlandırılmış tren, yüksek hızlı tren, çok hızlı tren gibi Dünya taşımacılık literatüründe olmayan tren çeşitlerinin olmadığı, ("Kara tren"in de türkülerde kaldığı) zamanlarda Polatlı'yı İstanbul'a bağlayan en net ulaşım aracıydı. Ankara'nın izbe otogarına giderek aktarma yapmak hem zaman hem de para kaybıydı. (AŞTİ saçmalığından bahsetmiyorum, daha öncesinden)

Fotoğraftaki Gar binası da o günlerin sevincini, hüznünü, yorgunluğunu taşıyan canlı bir anıttır. Bir de Gar lokantası vardı, ki, artık o güzel mekanın yerinde yeller esiyor elbette.

26 Temmuz 2015 Pazar

Kürekeci bey

"Kartagası, sağ bey, sol bey, kürekeci bey,alay bey, cümle cemaat ..." diye devam eden efsanevi meclis selamlamasının gölgede kalmış kahramanlarındandır Kürekeci bey. "İçki lojistiğinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı" olarak tanımlayacağımız bu beyefendilerin görev süresi bir düğünlüktür. Düğün süresince mecliste yapılacak içki servisi ile ilgili kontrol ve idareden sorumlu olmaları sebebiyle içkilerin depo edildiği yerin anahtarı kendisindedir.

yandaki fotograf tabii ki Kürekeci isminden haberdar olmayan bir garip İngiliz barmenine aittir. Barmen dediğimiz zaman da aklımıza Türkçe Pop Müzik tarihinin en kendine has absürd şarkılarından ikisi gelmektedir.

1- Hakan Peker'in "Barda durur barmen minik şişe elinde" sözlerine sahip Barmen Minik şarkısı
2- "Hey barmen bana bir bira / yanımdaki fıstığa bir tekila" gibi şairane sözlere sahip kimin söyledğini bilmediğim ve öğrenmek te istemediğim nefis şarkı...

Meclis, Kartagası, soyundurma... epey yazacak şey cıktı

öşek & uşun

işte insanlık tarihi kadar eski, tadından yenmeyen, yapana da yaptırana da çeşitli sıkıntılar yaratan ve fekat asla eskimeyecek insansı zaafiyetin Tatarcası.

bildiniz, öşek tam olarak "dedikodu" demektir. Öşek evrensel birşey dir ve her daim yapılagelmiştir ve yapılacaktır. Zamanın yavaş ve monoton aktığı, opera-bale gibi sanat etkinliklerinin yapılmadığı, en büyük sosyalleşmenin konuşmak olduğu yerlerde tabii ki öşek olacaktır. (Olan yerlerde de yapılmadığını söylemiyorum tabii)

Öşek yapılınca "doğrulama" da gerekir tabii. Bunun sorgulanması için de "uşun" kelimesi kollanılır. tahminen "doğru" nun Tatarcadaki karşılığı olarak kullanılmaktadır ve genellikle "uşun mu yalan mı?" şeklinde soru olarak kullanılır.


Tavugu cımırtlasa kayırlı bosunga ketmek

Konu başlığıyla tam uyumlu olsun diye chicken translate * yaparsak  "Tavuğu yumurtlasa hayırlı olsuna gitmek" gibi absürd bir çeviri oluyor.

bizim oralarda sosyalleşmek düğün bayram gibi etkinlikler ve ev gezmeleridir. "kıdırmak" olarak tanımlanacak bu gezmeler için çeşitli bahaneler üretilmesini de bu güzide deyimimiz anlatmaktadır. yani, birisine gezmeye gitmek için önemli bir olay olmasına gerek yoktur, sıradan bir olay bile gezi bahanesidir. (bazen anlatırken çok zorlanıyorum)

*chicken translate : İngilizce kelimelerin kullanıldığı anlam dikkate alınmaksızın sözlükteki ilk anlamıyla çevrilmesine denir. "chicken= tavuk, translate= çeviri/tercüme. Közde kanat, tavuk vs. yapan bir abimiz de açmış İngilizce/türkçe sözlüğü, Tavuk Çevirme olsa olsa budur diyerek Chicken Translate i bulmuş ve tabelasına yazdırmıştır. İnternet sayesinde bu foto heryere yayılmış ve literatürdeki yerini almıştır. kim yaptıysa ömrüne bereket.

kodalak & şana

Her evin ihtiyacı, sağlam kaporta, rengarenk fırın boya kasa, ergonomik tutuş kolları, yüksek mukavemetli dolgu lastik, geniş manevra kabiliyeti, yüksek taşıma kapasitesi, dikey depolama imkanı, (0) yakıt tüketimi ve işletme maliyeti, boş zamanlarda çocuklar için oyuncak olarak kullanılabilme gibi sayısız özelliğe sahip el arabasıdır "şana".

"Yuh, bir şana için bu kadar laf mı edilir?" diyecekleriniz de olabilir, ancak bu güzide el aletini anlatmadan onun atası "kodalak" anlatılamazdı. Efendim, eskilerin çok iyi bileceği şekilde, kodalak günümüz modern el arabalarının atasıdır. demir tekerlekli, ahşap kasalı, taşıyacağı şey kadar kendi ağırlığı olan gayet ilkel ama bir o kadar da kullanışlı eski el arabasına kodalak denir. Muhtemelen yanlış hatırlıyorumdur, ama iki ve dört tekerlekli olanları vardı sanırım.

Çocuk zamanlarımda, artık kullanılmayan kodalakla Karayavşan'ın arkasındaki dereye doğru kendimizi yokuştan aşağı bırakmanın zevkini ve keyfini yaşamış birisi olarak dört tekerlekli bir modeli kullanmışlığım vardır; epey bir düşüp biryerlerimi kanattığım da. (zaten bu yazılar o güzel çocukluk günlerinin hatırına yazılıyor)

ayttırmaq

Eski zamanların (aslında, belki hala da devam eden) görücü usulü evliliklerinin giriş adımıdır. "aytmak=söylemek, ayttırmak=söyletmek" olsa da bizim oralarda kız isteme sürecinin ilk aşamasında yapılan bir tür kamuoyu yoklaması ( aslında daha çok nabız yoklaması)dır.

(Erkek tarafından) araya giren büyükler/tanıdıklar karşı tarafa diplomatik bir dille "niyet mektubu" sunarlar. (Kız tarafında) aile içinde yapılan fikir teatisi, ilgili kurulların toplantıları ve erkek tarafı hakkında yapılan "istihbarat" sonrasında olayın devamı ya da müzakerelerin sona erdirilmesi kararı çıkabilir. Olumlu karar çıkması ve koalisyon görüşmelerinin devamına karar verilmesi sonrasında erkek tarafının sömürülmesiyle başlayan ve "Yeni gelin facebook sayfalarına" kadar uzanan zorlu düğün süreci başlamış olur.

bu vesile ile; cavşu,biliş, iy cıyma, adet korme, satuv, tokuz, şırak, sıpra, iygılık korme gibi çeşitli konu başlıklarına giriş yapmış bulunmaktayız. elbette, gerçek anlamda bir köy düğününe en son 20 yıl önce katıldığım için bazı yanlışlar ve daha da çok eksiklikler olacaktır, bakıcaz artıkın.

16 Temmuz 2015 Perşembe

Bayramınız kayırlı bosun


Bayramın kendisi kadar güzel selamlama cümlesidir, ne kadar coşkulu, ne kadar içten söylenirdi o zamanlar. bayram günü, sevdiğim yerde olmaktan ziyade gidip tatil yapacak biri olarak çok da fazla şey yazma hakkını kendimde görmüyorum, ama imkanı olanlar gidip köylerinde bayramı kısa süreliğini de olsa yaşasınlar derim.

ebediyete uğurladığımız annelerimiz, büyükannelerimiz için yazmış Barış abi, bu defa da onları düşünerek dünleyin. ( Bu şarkı Bayram günü sabahın kuşluk vakti kalkılmasını övmek için yazılmamış zaten)

Bayramınız kayırlı bosun!



Sen gittin gideli içimde öyle bir sızı var ki
Yalnız sen anlarsın
Sen şimdi uzakta cennette meleklerle bizi düşler ağlarsın

Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi

Sen yaz geceleri yıldızlar içinde
Ara sıra bize göz kırparsın
Sen soğuk günlerde kalbimi ısıtan en sıcak anısın

Bu gün bayram çabuk olun çocuklar
Annemiz bugün bizi bekler
Bayramda hüzünlenir melekler
Gönül alır bu güzel çiçekler

14 Temmuz 2015 Salı

Bayram Özel


Bayram münasebetiyle özel bir kaç kelime bulmaya çalıştım ama beceremedim. bu kadarıyla yetineceksiniz artık.

Arpe : Arife gününün Tatarcasıdır. Fırtına öncesi sessizlik gibi, detoksla geçen otuz günün sonunda tekrar günlük ritüele dönüşün son düzlüğü, teravih namazını kaçırdık yaw! geyiğinin "trend topic" olduğu sessiz akşamın günü...

Kampet : Şeker...En tehlikeli üç beyazın en tatlısı, dini bayramlardan birincisinin "paralel" adı. 80'ler dünyasında Lami şekeri efsanedir, sonrasında "Lord" ile daha renkli ve çeşitli hale gelse de "Lami can"dır.

Pındık, pıstık : Fındık, fıstık ın tatarcasıdır elbette. Bayram sabahları, henüz şeker toplamaya terfi etmemiş "ballar" için ecnebi "Halloween" bayramının değişik bir versiyonuydu bir zamanlar. köy sokaklarında tozu dumana katarak, acelesi neymiş dedirtircesine koşturan erkek çocukları, daha hanım hanımcık dolaşan kızlar en içten bir şekilde "Bayramınız kayırlı bosun"  diyerek "karaldı karaldı dolaşır, avuç avuç yer fıstığı toplarlardı.

Qarıjlık: Böyle "q" lu, "j" li yazınca tuhaf göründüğünün ben de farkındayım ama, bizim oralarda harçlık kelimesine böyle bir telaffuz uygun görmüş atalarımız. eee, bayram olunca harçlık da olacak elbette.

Dilbilgisi bilgisi : "F" harfinin kullanılmadığı güzel ve yalnız lehçemizde çeşit çeşit F ile başlayan sözcük değişime uğramış ve "P" sesi ile ifade edilmiştir. bu konuda benim en çok hoşuma giden ise bir isimdir : Firdevs

13 Temmuz 2015 Pazartesi

may baylasın

Anladınız siz onu...Bir ay boyunca iftar masalarında detoks olan bağzı bünyeler "eksik atışların tamamlanması" kabilinden bayram etmeye başlayacak kavun peynir eşliğinde.

İşte öyle zamanlarda, açılış cümlesi olarak kullanılan güzel bir deyimdir "may baylasın". birebir Türkçe çevrimini "yağ bağlasın" olarak yapmak mümkünse de daha doğrusunun "şerefe" olduğunu akşamcı tayfası bilir.

Eskiden klasik rakı kadehi olarak adlandırdığımız ince uzun kadehlerin olmadığı çok zamanlar yaşandı ve o zamanların kadehi elbette ince belli çay bardaklarıydı. arada bir, nostalji mahiyetinde hala kullansam da o günlerin tadını vermiyor elbette. Zaten, şair ne demiş : Gönül ne mey ister ne meyhane / gönül dostluk ister, şarap bahane.

Gereksiz ve hayret uyandıran bilgi : yandaki resimde gördüğünüz geleneksel çay bardağını "malt viski için en iyi bardak" diyerek iki tanesini 54$ dan satan adamlar var internet aleminde. alkol buharlaşırken aromasının ince belli bardakta kaldığı ve daha uzun süre keyif verdiğini öne sürüyorlar.

Afiyet olsun efendim, sorumlulukla içiniz.

Alla(h) makracından utandırmasın

yeni birşey aldınız; ev,araba,traktör,tarla...alırken de alım satım vergisi, damga vergisi, ÖTV, KDV , hesinin toplamı üzerinden ilave vergi ve sair hertürlü Deli Dumrul ödemelerini (ki vergilendirilmiş kazancın kutsal olduğu bir ülkede yaşıyoruz) yapmış olmanız sizin o malın alımında yapmanız gereken harcamaların tamamını yaptığınız anlamına gelmez bizim oralarda. bir de "makrac" vergisi vardır.

Allah makracından utandırmasın dendikten sonra, mesela araba aldıysanız, "kıyışmı tegerşikler yaw?" şeklinde, Türkçe'de "ıslatma" denilen olayın giriş cümlesi devreye girer. siz zaten o şeyi alırken ne sıkıntılar çekmişsinizdir, kredi oranlarını, gelecek ayın/yılın parasını inceden inceye hesaplamışsınızdır ama karşınızdaki onları düşünmeyecektir elbette. Ulan ben zaten birsürü para harcamışım, daha ne utanacam? düşüncesi de sizi kurtarmaz, eşe dosta yemek ısmarlamak, içki almak, ya da tatlı vs. gibi daha ucuz yollu da olsa bir miktar daha paranın cebinizden çıkmasından kurtulamayacaksınızdır. güle güle kullanın!

boşga tegerşig tıgırdatmamak

Şöyle ki, arabayla bir yere gideceksinizdir, kendinize göre br plan yapmışsınızdır. yolda dinleyeceğiniz kaseti ( evet o zamanlar kaset diye bir şey vardı; hatta Karayavşan anıları blogda onunla ilgili bir yazı bile yazmıştı, buradan okuyabilirsiniz) ayarladınız ve tam yola çıkacaksınız. işte tam o sihirli anda çevrenizden birisi "azır araba bareken de men de ketıyim" şeklinde yancılık eylemini başlatır. başlığımız tam da o anı ve sonrasını anlatmaktadır.


kuntabaq & şımışka carmak

Kaju fıstığının, soslu mısırın ve envai çeşit cipsin olmadığı zamanların çerezidir çekirdek. ekürisi leblebi ile birlikte damakları şenlendirmiş, çeneleri konuşmaktan başka şekilde yormayı başarmıştır.

genellikle bostan sınırları belli olsun diye mısırla birlikte ayçekirdeği ekilir bizim oralarda. ( yağ için eken eser miktarda çiftçi de vardır ama konumuz o diil şimdi)

bu "quntabaq" lar ( ki Türkçesi günebakan gibi nefis bir kelimedir) olgunlaşıp ağırlaştığında boyunlarını bükerler. işte tam o zaman toplanır, çiğ çekirdekleri tek tek çıkarılarak çitlenirler. buradan da anlaşılacağı gibi çekirdek=şımışka, çekirdek çitlemek=şımışka carmak tır. önceden çıkarılıp kavrulmuş/ tuzlanmış olanları daha leziz ve kolay olsa da pizza dilimi gibi bölünmüş bir quntabaq tan çekirdek çitlemenin keyfi paha biçilemez.

12 Temmuz 2015 Pazar

dramagan

Kaloriferin, klimanın ve facebookun olmadığı zamanların birinde, yazdan aldığımız odunları odunluğa taşırken duyduğum nadide bir kelimedir dramagan. Babam,  büyük, kalın kütükleri ayırmış, "- işte bunlar dramagan soyları" demişti. büyük, iri kıyım şeyler için kullanıldığını anlatmıştı o zaman. aradan geçen çook uzun yıllar boyunca da başka kimseden duymadım ama gene de yazmak istedim.

bu arada, yanda gördüğünüz resim gayet gerçektir. Mudo Concepte bizzat gittim, dokundum, fiyat etiketini inceledim ve ciddi ciddi 1350 TL den 945 TL ye süpper bir indirim yapılmış olduğunu gördüm. Kaçırmayın, siz de alın. çok ucuz ve insan hayretler içinde kalıyor hakkatten!

( o zaman o odunları yakmayıp saklasaymışız ya)

8 Temmuz 2015 Çarşamba

mırık

Mırık = çamur

Bununla birlikte, sulanmış vıcık vıcık çamuru mu anlatır, yoksa maddenin daha yoğun kıvamdaki halimidir bilmiyorum, ama bana her zaman komik gelen bir söylenişi vardır.

Yandaki resim "tam yerine rast geldi manzara koyduk"kontenjanından yerini almıştır, merak edenler Eskişehir - Kütahya yolu üzerindeki bu güzide mekanı ziyaret edebilirler. Aman dikkat, alkollü araç kullanmayın.

maktanmak & avzun toturup toturup konuşmak

Bana duyduğumda her zaman tuhaf (sözcük yapısı anlamında) gelen, değişik bir sözcüktür kendisi. Bildiğiniz "övünme" nin Tatarca karşılıı olup genellikle başka birinden bahsederken olumsuz anlamda kullanılır.

haddimi de aşarak, övünmeyi seven kimse için "maktanşuv" gibi bir şey dendiğini de hayal meyal hatırlıyorum, düzeltme gelirse seve seve yayınlarım.

bizim oralar, konuşmanın, diyalogun çok olduğu yerlerdir. ama bazen, karşılıklı konuşma "monolog" haline gelir ki işte "maktanma" eylemi tam o zaman başlar. traktörün gücü, koyunların süt kapasitesi, tarlanın verimi ya da oğlanın okuldaki başarısı biraz fazla anlatılmaya başlanırsa ve başka kimseye söz hakkı verilmeden , her şeyi bilen havalarda konuşmaya devam edilirse  işte o zaman "maktanma" dan "avzun toturup toturup konuşma" evresine geçilmiş demektir. iyi birşey değildir, bizim oralarda herkes herkesi bilir, yapmayınız efendim.


Şaşın bızavga calatmak

Birebir çevirdiğinizde saçını buzağıya yalatmak gibi enteresan bir durum oluşsa da bizim oralarda bu deyimin ne manaya geldiği herkes tarafından üç aşağı beş yukarı herkes tarafından bilinir.

şimdinin jölesi ( ki meşhur bir danışman/ gazeteci direkt bu sıfatla anılmaktadır) , öncesinin saç spreyi ve daha eskinin briyantini ile saçların şekle verilmesi ve ışıl ışıl görülmesini sağlayan "caş" tayfası için kullanılan eğlenceli bir deyimimizdir.
Onların da olmadığı zamanlarda limon kolonyası o da yoksa suyla da benzer deneyimler yapılmıştır şüphesiz.

Yandaki civanmert delikanlının düştüğü "egzotik" duruma düşmeden saçların bir miktar jöle ile usturuplu bir şekilde düzenlenmesi gençlik zamanlarının olağan aktivitelerinden birisidir. (rabbime şükürler olsun ki şahsen hala kullanıyorum) en usturuplu kullanımı için meşhur dönem dizisi Mad Men, en ayarsız kullanım için de güncel deyimle "apaçi" takılan genç çevreleri örnek gösterilebilir.

İtayaq


en basit haliyle köpeklerin yemek yemesi için içi oyulmuş yaklaşık 40-50 cm çapında büyük taş parçasıdır. genellikle aşgana yakınlarında, bir duvar dibinde olup yemekten artanların, kemik parçalarının vs. içine döküldüğü bir nevi yemek kabıdır. (Köye gittiğimde bir resmini de çekicem)

bizim oraların köpekleri öyle "cool dog, better dog, hill's science plan" gibi hazır mamaları hiç tatmadılar hayatlarında. şanslı olup koyuna gidenler çoban eliyle hazırlanmış "top" ları yediler, evde olanlar da ne buldularsa onunla beslendiler. köpekler hakkında diğer yazım için aşağıdaki linke tıklayın:

http://karayavsan.blogspot.com.tr/2010/04/kopekler.html

cıltıratmak & kozün cıltıratıp karamak

cıltıratmak ( ya da benzer bir şey) parlatmak anlamında kullanılmaktadır. sırf yandaki Ferrari'nin hatırına cıltıratmak kullanıldı, yoksa bu yazının konusu "kozün cıltıratıp karamak" tır.

benzer bir şekilde "kozün yeşertip karamak" da kullanılsa da herhangi bir şeye meraklı, istekli, hayran hayran bakma durumunu anlatmak için kullanılan, doğru vurgu ve telaffuzla tadından yenmeyen güzel bir deyimdir.

başka bir şekilde kullanımı da  topluca duran bir sürü şey arasından bir tanesinin daha göze hoş gözükmesi anlamında da olmaktadır. bir sürü kıyafet arasından bir tanesi gözünüze takılır da onu denemek istersiniz mesela; işte tam o an, o gözünüze takılan şey "cıltırap tura" dır.

5 Temmuz 2015 Pazar

calangayak

Alaman ayak
Altın tayak
Cuvursam cetmem
Calangayak

Tatarca olarak bildiğim tek bilmecenin sonundaki "calangayak" bildiğiniz "yalınayak" tır ve terlik, tokyo ya da ayakkabı giymeden dolaşmayı ifade eder.

"Tokyo" denince gözleri parlayanlar olmuştur, eminim siz de senelerdir bu naif terlikimsi şeyden bahsedildiğini duymamışsınızdır. Tokyo sadece Caponya'nın başkenti değildir sevgili genç okuyucular! benim zamanımda her evde mutlaka birkaç çift bulunan, hafif dolgu poliüretan gibi bir şeyden yapılmış bir tür terliktir ve şimdiki hafif/ şıpıdık parmakarası terlik ( ki erkeklerin kullanılmasına şiddetle karşıyımdır) gibi şeylerin atasıdır. Muhtemelen bir girişimci Japonya'da biryerlerde bunu görüp adını -dahiyane bir fikirle- Tokyo koymuştur.

yandaki resim ne alaka diyecekseniz, cevabı bilmecemizde saklı. doğru cevap "gölge" olacaktı, 10 puan.