15 Ekim 2015 Perşembe

atlı arabalı ya da maile

Ne zamandır yazmayı planladığım düğün dernek sözlerine yavaştan başlıyoruz. kronolojik bir sıra takip etmeden aklıma geldiğince yazacağım elbette. ( giriş - gelişme - sonuç olmayacak yani)

Önceki haftanın yayınlarında atlı birşeyler yazınca bu geldi ilk olarak. Eskiden yandaki gibi janjanlı davetiyeler yokmuş tabii, düğün haberini köy çocukları ya da gençleri verirmiş, komşu köylere giderek. davet edilenin de tek ya da "eşli" olarak davet edildiğinin belirtilmesi için de atlı/ arabalı deyimi kullanılırmış. amcayı tek olarak çağırıyorsan "atlı", gelirken yengeyi çocukları da al diyorsan "arabalı" ibaresi konularak düğün tebligatı yapılırmış.

Sevgili atların gözden düşüp motorize ulaşım araçlarının popüler olmasıyla bu güzel deyim unutulmaya yüz tutmuş ve yerine efsanevi "maile" deyimi kullanılmaya başlanmıştır.

yandaki görgüsüz Urfalı abilerin yaptığı gibi düğüne hediyesiz gitmemek gerektiğinin not düşüldüğü bir davetiye bilmiyorum, bizim oralarda herkes düğüne mutlaka bir hediye götürür elbette.

cavşu & biliş

Düğün dernek işlerinin başlangıç aşamasında "cavşu" kimliği kritik önem taşımaktadır. ayttırmak başlığında yazdığımız şekilde, taraflar arası müzakereleri sürdüren ve nihayetinde kıs isteme olayını gerçekleştirme sorumluluğunu üstlenen heyettekiler cavşu olarak adlandırılır. yapılan eylem de cavşu ketmek tir.

tarafların mutabık kalması sonrasında cavşuların görevi biterse de üstlendikleri görev karşılığında küçük hediyeler verilmesi adettendir.

Biliş ise daha farklı birşey olup düğüne davet edilenler anlamında kullanılmaktadır. her zaman bana çok komik gelen bir kelime olmasından başka da bir özelliği yoktur aslında. birbirinin tıpkısı yüzlerce düğüne gitmiş olmanın verdiği alışkanlıkla düğün merasimi içinde kendilerine biçilen vazifeyi yerine getirirler, temiz pak giyinir, efendice yer içerler. düğün sahibine "iygilik kayırlı bosun" diyerek getirdikleri hediyeyi takdim etmek, "salon toy"da para, altın takmak gibi maddi yükümlülüklerini de yerine getirerek önümüzdeki düğünlere bakıcaz artık diyerek düğünden ayrılırlar.

sıylanmak

En güzel şekliyle ağırlanmaktır efendim. "Mısapır bolup" gittiniz + yaman aruv karşıladılar +"törge geşıp oturdunuz"+ izzeti ikramda kusur bulamadınız ya, işte tam olarak sıylanmış sayılırsınız.

Mevsime, zamana ya da orada bulunmanızın nedenlerine bağlı olarak Kırım - Tatar mutfağının en güzide yiyeceklerinin önünüze sunulduğu, sohbetin, güleryüzün en sıcak haliyle yaşandığı ortamların adıdır sıylanmak.


ketek

Fotoğraftan da anlaşılacağı şekilde "tavuk kümesi" anlamında kullanılmaktadır. bizim oralarda yandaki fotoğrafın benzeri tavuk kümesleri bol miktarda mevcuttu ben çocukken. klimalı, doğal havalandırmalı, bazılarında havuz ve güneşlenme terası da vardı elbette...

Şaka şaka... bizim oralarda güneşlenme terasını kim kaybetmiş ki garibim tavuklar bulsun. kullanılmayan bir kerpiç oda, "it bağlasan durmaz" tabirine yakışırcasına gelişigüzel yapılmış küçücük kapalı mekanlar. bazılarında kapı bile olmazdı, "yarım" kapağı*, bir sac parçası gibi şeyler tavukların girmesine yetecek kadar deliğin önüne konur, taş ya da küçük bir sopayla da düşmesi engellenirdi.

bu tür kapatmalar genellikle tilki, köpek gibi tavuk düşmanlarına önlem olarak yapıldığı gibi iki ayaklı tavuk sevdalısı gençlere karşı pek tutmazdı elbette. onun için daha iddialı kümeslerin kapısı akşamdan kilitlenir, doğal besi serbest dolaşan organik tavukların köy delikanlılarının gece tıkınmalarına meze olmasının önüne geçmeye çalışılırdı.

geleneksel bir rodeo güreşi olmasa da kümasten tavuk aşırmaya çalışmak bir dönem gençliğinin mutlaka tecrübe ettiği bir spor olrak unutulmaya yüz tutmuş güzel adetler kategorisinde daha sonra detaylı olarak ele alınacaktır.

* yarım = 17-18 kg lık yağ tenekesinin bizim oralardaki adı. gün gelir buğday için ölçü birimi olur, gün gelir su ısıtmada kullanılır ya da içinde peynir yapılırdı. [tavuk pişirmede kullanılmışlığı da vardır :-) ]

meclis & kartagası

toplamda iki buçuk oturuma katılıp 8 aylık para aldığınız, memleket yangın yerine dönmüşken göstermelik de olsa buluşup birşeyler konuşmadığınız meclislerden bahsetmiyoruz elbette,

bizim meclisimiz düğün zamanı kendiliğinden kurulan, herkesin yerini yurdunu bildiği, ayrımcılık yapanların bir şekilde meclis dışı kaldığı gayet demokraatik bir meclistir. düğünün büyüklüğüne bağlı olarak bir kaç yaş grubuna hitap edecek şekilde oluşsa da en sağlam olanı bir tür İngiliz Lordlar Kamarası kıvamındaki "kırcıman" meclisidir.

oturum düğün evine yakın bir konumda konuşlanan ve görevini en iyi şekilde icra etmesi için donatılan ( okuldan alınmış sıralar ve masalar, masa örtüsü görevi gören kağıtlar, muhtelif çeşitte meze tabağı, çay bardakları ve elbette rakı) alanda, meclis başkanının seçilmesiyle başlar. Meclis başkanı "Kartagası" dır. yürütme kurullarının ve idari amirlerin seçilmesi ( sağ bey, sol bey, kapıcı bey, kürekeci bey, alay bey) "cümle cemaat" tarafından yapılır.

Meclis başkanının frak giymesi beklenmez elbette, (zaaten ülke meclisinde de o güzel, zarif gelenek yok edildi) Kartagası olarak herkesin saydığı (ve fekat sevmek zorunda olmadığı) topluluk üyelerinden birisi seçilir, toplantının düzen içinde sevk ve idare olmasından sorumlu olarak vazifesini meclis kapanışına kadar sürdürürdü.

Meraklısı için not: Yukarıdaki resim İsanın Son Akşam yemeği tablosu olup Da Vinci tarafından yapılmıştır.


6 Ekim 2015 Salı

toy

Vakti zamanında, şarkıcı kızlarımızdan birisinin avazı çıktığı kadar anırarak icra ettiği "Bizim oraların adetleri, meşhurdur cinayetleri..." adlı tuhaf bir şarkı vardı. Yeni nesillerin bilmediği, bilmesine de gerek olmayan bir dönemin en müstesna şarkılarından birisiydi. Konumuzla ilgisiyse toplum hayatımızın en ciddi sosyalleşme aracı olan ve aile kurumunun tesis edilmesinin eş dost, hısım akraba ile birlikte kutlanmasının yaşandığı düğünlerde "adet" olayının zirve yapmasıdır. Şarkıda bahsedilenden farklı olarak bizim oralarda cinayet gibi adli vakalar pek olmaz ama düğün süreci içinde,"adet" adı altında cinnet geçirtici anların yaşanması "vakay-ı adiye" den sayılabilir.

Efendim, "toy" Tatarcada düğün anlamında kullanılan güzel bir kelimemizdir ve içerdiği ritüeller itibarıyla kapsamlı bir dosyada incelenmeyi hak etmektedir.bizim oraların düğünleri hakkındaki gayet subjektif gözlemlerimi kardeş blog "Karavşan Anıların"nda yazmıştım, merak edenler http://karayavsan.blogspot.com.tr/2009/10/koy-dugunleri-1.html linkinden okuyabilirler. (konuyu bir kaç ayrı sayfada yazmıştım)

Takip eden postlarda toy kelimesinin çağrıştırdığı kelimelere odaklanacağız : cavşu, biliş, satuv, iy cayma, tokuz ve çok daha fazlası.

capalak

Capalak, eski ve derin Tatarca'da güreş sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır. Yandaki abilerin güreş esnasında romantik bir dans ediyor gibi görünlerine aldanmayın, mayo giymiş iki tane adamın birbirlerini yenmeye çalışmaları hiç de estetik ve romantik bir şey değildir, kişisel görüşüm spor da değildir.

Bizim oralarda büyüklerin çocukları güreştirip seyretmekten zevk aldıkları tuhaf zamanlar yaşanmıştır. Çocukları kızdırarak sevmenin,  çocuğu çocuğa kırdırmanın garip bir zevk olduğunu düşündüren bu yaklaşım her zaman tuhaf gelmiştir bana.

"hadi bir güreş tutuverin, Berke seni güreşte yenecekmiş. Çağatay çok güçlü gözüküyor" minvalinde sözlerle gaza getirilen genç dimağlar anlamsızca birbirlerinin üzerine çullanıp kan ter içinde rakibinin sırtını yere getirmeye çalışırken büyüklerin seyretmesinden bahsediyorum. Yapmayın, yaptırmayın.

(berle ve çağatay bizim oraların en çok sevilen çocuk isimlerinden değildir elbette)

apmazır bolup beklemek

hızlı bir şekilde hazırlanarak bekleme pozisyonunu alıp, aksiyona geçecekşekilde durmayı anlatan, hafiften istihza içeren güzel bir deyimimizdir.

"istemem yan cebime koy" davranışı içinde olup ta yapılması gereken nazlanma süresinin sonunda hızlı bir şeklide hazırlanmış olayı da içerir.

yandaki fotoğrafın konuyla uzaktan yakından ilgisi yoktur elbette. bilgisayarla biraz ilgileniyorsanız alın size gayet faideli bilgi :

 Windows'da bulunan tüm güç tasarrufu durumları arasında en az güç kullanan hazırda beklemedir. Dizüstü bilgisayarda, dizüstü bilgisayarınızı uzun süre kullanmayacağınızı ve bu süre boyunca pilini değiştirme fırsatınız olmayacağını bildiğinizde hazırda bekleme modunu kullanın.

paqıl etmek & qıyiz

yazıldığı zaman kullanıldığı kadar güçlü olmayan bir yüklemle karşı karşıyayız. tam olarak yapılması istenmeyen bir şeyi inadına yapmak tır  ve mutlaka "etmek" ile beraber kullanılır. sadece "paqıl" kelimesinin kullanıldığı bir örnek hatırlamıyorum.

"q" harfine sağlam bir vurgu yapıldığında kulağa gayet hoş gelen bir tınısı vardır, eylemin sonuçları ise kime ve neye karşı inat ettiğinizle doğrudan ilintilidir elbette.

tamamen kafadan atıyor olabilirim ama, inatçı kişiler için de "qıyiz" tanımlaması yapılıyor bu durumlarda.

anam önüm aydandı

fiziksel bir aktivite sonrasında yorulmuş olmayı genelde şikayet içerecek şekilde anlatan bize has, nefis bir deyimdir.

daha da fazla şey yazmayacağım, bu deyim herşeyi kendi kendine anlatıyor zaten.

* aydamak = sürmek. Araba sürülmesi de, tarlanın sürülmesi de aynı anlamda kullanılmaktadır. "Tarlaları sürmek" deyimi günlük hayata Fenerbahçe başkanı tarafından kazandırılmış olup konumuzla ilgisi olmayan bir şike olayının şifrelerinden birisidir ve sütü elbette kapatılmıştır.